Yabancı Sınırlaması ve Türk Futbolunu Yönetenlerin Amacı!


Aziz Yıldırım’ın “ Yabancı sınırı serbest olsun” söyleminin tarihine bakınız.
Adnan Polat zamanındaki Galatasaray’ın yaşadığı mali kriz dönemidir.

Ardından Galatasaray biraz kendini toparlayınca yaptığı transferlere Fener tepkisi ilginçtir

———————————————————————————————-

Ardından başlayan 3 Temmuz sürecinde Aziz Yıldırım’dan bu sözü duydunuz mu.
Aksine bu sözü Aysal söyledi. Peki Aziz ne dedi buna. İşte ne demiş buyurun;


Ya sonra… Aysal apar topar gönderilmiş. Üstelik bir de Fenerin cezası bitmiş. Ne oldu peki;


Peki, neden böyle şeyler oluyor. Hiç düşündünüz mü? Anlatayım;

Amaç asla Türk Futbolunun kalkınması falan değildir. Tek amaç Türk Futbolunun rant çarkının Fenere çalışmasını sağlamak ve korumaktır.
Bugün Türk futbolunu yönetenler Fenere özel kanun kural çıkarabilir.
Ama Galatasaray aleyhine ama sadece ve sadece Galatasaray’a zararı dokunacak bir anlamda Galatasaray aleyhine özel bir kanun kural çıkarması zordur.
Bu yüzden Feneri kollayacak ortam ve zaman beklenmektedir.

Çünkü gerçekten Türk futbolunun menfaatine olan bir şeyde Galatasaray da fayda görecektir.
Haliyle Fenerin asla sahip olmadığı ve tarih boyunca yapmadığı “Ülke katkısını” Galatasaray zaten yıllardır yapmaktadır ve her fırsatta da yapmaya devam etmektedir.

Eğer geçmişe bakarsanız Türk futbolunun gelişim kaydettiği dönemler Galatasaray’ın da başarılı olduğu dönemlere denk gelmektedir. Aslında “Galatasaray başarılıysa Türk futbolu da gelişmektedir “ demek daha doğru bir söylem olacaktır.

Bunu bilen (sözde) Türk Futbolunu yönetenler aslında Türk Futbolunu, ülke futbolu ve sporu menfaatine değil; Fenerbahçe menfaatine uygun şekilde yönetmeye devam etmektedir.
Zerre kadar ülke sporu ve futbolu umurlarında değildir.

Ne Galatasaray’mış Be Arkadaş!


Son yıllarda baş gösteren bir hastalıktır Galatasaray düşmanlığı…

Özellikle Fener yalakalığı ile birlikte görülür.

2000 senesinde Galatasaray’ın kazandığı UEFA kupası ile özellikle yaygınlaşmaya başlamıştır.

Hatta yaygınlaşmanın ötesinde organize bir şekilde yürümeye başlamıştır.

Ama asıl özellikle son 4-5 yıldır bu hastalığa “Arsızca,utanmadan” sıfatları da eklenmiştir.

Türk Sporunun lokomotifi olduğu dünyaca bilinmesine rağmen hep bir değersizleştirme, basitleştirme “Ya aman iyi ki bir UEFA kupanız var” mantığıyla süregelen bir hastalık…

Aziz Yıldırım’ın “Tesadüfi kupa” söylemiyle adeta ilk filizlerini vermeye başlamış, 3 Temmuzda ise ” arsızca ve utanmadan ” sıfatları eklenmiş bir hastalık.

 

Bugün ise karşımıza , sahada kazanılan bir başarının nasıl masada yok sayılacağının örneğini görmekteyiz…

 

Hani biz Fransısız ya, Türkiye’nin adını dünyaya duyuran hatta ezberleten tek Türk Kulübü olmamıza rağmen…

Hani onlar Atatürk’ün kulübü ya, hani tarihlerinde “Atatürk’e suikastten asılan başkan”ları olmasına rağmen…

Hani “Fenerbahçe’nin büyüklüğü tarif edilemez ” ya, 3 Temmuzda o büyüklüğü !!! ortaya çıkmasına rağmen…

 

Ama yılmayacaklar. Emin olun. Ellerine her fırsat geçtiğinde yine yapacaklar… Yapacaklar da …

 

Peki koskoca kulübümüzün başındakiler ne yapıyor diye insanın aklına geliyor.

Görüldüğü kadarıyla onların da bize bunları yapanlardan pek farkları yok.

Mister Truva Dursun Özbek ve İtirafçı Fenerbahçe Avukatı Duygun Dede gibilerinin…